Bakan Fahrettin Koca ve Leyla gülüşken
AMBULAS UÇAK İSVEÇ’TEN HASTA GETİRDİ
Bundan yıllar öncesinde Antalya’da bir turist rahatsızlanmış ve daha bulunduğu ildeki ambulans hastaya ulaşamadan Almanya’dan bir ambulans uçak gelmiş ve hastasını almış ardından Almanya’ya gitmek üzere yola çıkmıştı.
O günün gündeminde bu haber yazılı ve görsel medyada yoğun yer kaplamıştı.
O günlerde bu haberi gördüğümde birçok insan gibi ben de daha biz ambulans gönderemeden adamların taa nereden ambulans göndermesi üzerine bir burukluk hissetmiş ve bu kadar mı geri kaldık diye serzenişlerde bulunmuştum.
Bu günlerde yine yazılı ve görsel medyada kendine yer edinmiş bir haber var. İsveç’te yaşayan Emrullah Gülüşken covid-19 hastalığına yakalanıyor ve İsveç hastanelerinin Emrullah Gülüşken isimli vatandaşımıza bakmayı reddetmesi üzerini kızı Leyla Gülüşken sosyal medya üzerinden bu durumu dile getiriyor ve derdini paylaşıyor.
Bu haberin sağlık bakanımız Fahrettin Koca’nın kulağına gelmesi üzerine Leyla Hanım ile iletişime geçiyor ve İsveç’in Malmo kentinin Strump hava limanına bir ambulans uçak gönderiyor ve Emrullah Gülüşken’i oradan ambulans uçak ile aldırıp Türkiye’ye getirtiyor. İnşallah Emrullah Gülüşken Türkiyede hastalığına deva bulur.
Bahsettiğim ilk olayda ki burukluğu okuduğunuz da ya da hatırınıza geldiğinde sizlerin de hissettiğinizi tahmin ediyorum ancak bu ikinci olayda Türkiye’nin böyle bir şey yapması sonucunda gurur duyuyorum ve içerimden helal olsun demek geçiyor…
BİZİ UYUTUYORLAR MI?
Hani öyle günler olur, hava kapalı, karanlık köpekler havlar, gece yarısı horozlar öter, gök gürler insanın ruhu sıkılır ve içi içine sığmaz ya işte öyle bir günümdeyim bugün. İşte onun için bende kötü şeyler yazmaya karar verdim.
Kafamı Corona virüsüne taktım. Önce şöyle bir son 400 yıla bir göz atalım. Her yüz yılda bir felaket gelmiş.
1720’de Veba salgını Fransa’da başladı kimilerine göre 75 milyon ve kimilerine göre 200 milyon insan hayatını kaybetti. Salgın iki yıl sürdü.
1820 yılında Kolera salgını oldu bu salgın 1817’den 1824’e kadar 7 sene sürdü kesin rakam olmamasına rağmen bu salgında da milyonlarca insan öldü.
1920 İspanyol Gribi 18 ay içinde 50-100 milyon insan öldü.
2020 hepimizin bildiği gibi CORONA virüsü geldi şimdilik 15000 can aldı ve bu salgının 1-2 yıl devam edebileceği söyleniyor.
Tabii şunu da göz önünde bulundurmak zorundayız eskilere nazaran teknoloji daha da gelişti belki bunun süresi daha da kısa sürebilir.
Eski virüslerin çıkışı nasıldı bilmiyorum ama bunun gelişi biraz şaibeli gibi görünüyor. Kimilerine göre bu virüs ABD’de üretildi hatta 2013 senesinde bir filme bile konu olmuştu. Kimilerine göre bu virüs Çin’de biyolojik silah olarak üretildi, herhangi bir şekilde ellerinde patladı. Biliyorsunuz dünyanın en büyük laboratuvarı Çin’nin Wuhan kentinde. Bir başka bakış açısı da şu Biliyorsunuz Dünya’yı devletler değil Dünya da bulunan 60-70 süper zenginler idare ediyor.
Bunlar diyorlarmış ki; biz zaten teknoloji devrinde yaşıyoruz, yapay zekâ her gün biraz daha gelişiyor, alışverişler internetten, bankalarda hesap yönetimi internetten ve Dünya’da yapay zekâ her gün biraz daha geliştikçe bu kadar çok insana gerek kalmayacak. Sırası gelmişken onu da söyleyeyim onlar için zaten insanlar insan değil birer rakamdan ibaretmiş. İşte hal böyle olunca bu zenginler dünya nüfusunu azaltmak için harekete geçmişler.
Bana bu anlatılan hikayeler, hikâye değil de masal gibi geliyor. Yok efendim Çinliler yarasa yemişlerde bu virüs yarasadan bulaşmış falan. Bana bu yarasa yeme gibi hikayeler bizleri ayakta uyutmak için anlatılan masallar gibi geliyor.
Hayrettin Aslan
SİZİ ALLAH’A ŞİKÂYET EDECEĞİM
Bilmiyorum hatırlar mısınız? 2014 yılında idi tüm yazılı ve görsel medya bir çocuktan bahsediyordu. Aylan Kurdi adındaki bu çocuk ailesini bombardımanda kaybetmiş ve annem öldürüldü, babam öldürüldü ben de yakında onların yanına yani Allah’ın yanında gideceğim ancak bizi vuran, yaralayan Esad’ı ve Esad’ın bunları yapmasına müsaade eden büyük devletleri, devlet adamlarını Allah’a şikâyet edeceğim. Burada olanların hepsini O’na anlatacağım. Her iki lafından birisi sizi Allah’a şikâyet edeceğim diyordu ve bunları söyleyen o çocuğun cesedi bu olaylardan kısa bir süre sonra kıyıya vurmuş olarak bulundu.
Şimdi düşünüyorum da acaba çocuk gitti ve herkesi Allah’a şikâyet etti mi? Corona virüsünü düşündükçe sanki o çocuk Allah ile konuşmuş gibi geliyor bana siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
DÜNYA’NIN SAHİBİ
Bir Ülke düşünün ki kendisini Dünya’nın sahibi olarak görüyor. Aslına bakılacak olursa hakikaten de öyle
gibi görünüyor, istediği zaman istediği devlete ambargolar uyguluyor, istediği devlete ben sizin oraya demokrasi getireceğim diye asker gönderiyor.
İstediği yere bombalar yağdırıyor, sivilleri öldürüyor, oralarda yeraltı zenginlikleri varsa gasp ediyor. Hiçbir devlet de bu ülkeye bir şey diyemiyor.
Bizim köyde bir Ahmet dayı vardı, kendisi çoban idi. Her nasılsa hep görürdüm koyun sürüsü ile köye girer kendi evine doğru yol alırken kocaman köpeği kuyruğunu diker, sanki dünyayı ben yarattım bana hiç kimse bir şey yapamaz dercesine sürünün arkasından yürürdü, birde bakkal Aziz dayı vardı onun da küçük bir fıni-köpeği vardı. Ahmet dayının o görkemli köpeği vizyona girer girmez başlardı havlamaya ve o koca köpeğin arkasından dingilderdi. Bazen Ahmet dayının köpeğini bu havlamalar sinir ediyor olmalı ki, hafifçe kafasını geriye fini-köpeğe doğru çevirip, hırr! Ederdi fini köpek hemen sanki bir yeri ısırılmışçasına viyak, viyyak bağırarak kaçardı. İşte o ülkenin hali de aynı bu köpeklerinkine benziyor, herhangi bir ülke onun asabını fazlaca bozacak olursa aynı o Ahmet dayının köpeği gibi kafasını hafif çevirip hırlıyor ve o ülke onun asabını bozduğuna bozacağına bin pişman oluyor.
Dün akşam televizyon seyrederken bir program dikkatimi çekti. Bu Çin’in başına gelen Korona virüsünü o ülke oraya götürmüş. En son yaptıkları görüşmede o ülke onlardan tam istediğini alamamış ve kendisine Çin’i en büyük rakip olarak görüyormuş, hem böylelikle virüs ihracatının başarılarını görmek istemiş. Aslında bu virüsün aşıları falan orada mevcut imiş, istedikleri kadar insan öldükten sonra o ülke tarafından piyasaya sürüleceği söyleniyor.
Üç yüz bin, beş yüz bin insan ölmüş bunlar için hiç problem değil. Sözde bunlarda bir Hak dinîne tapanlar ancak bunların dinle imanla falan ilişkisi yok, bunlar zaten insan değil. Bunlar biz Dünya’nın sahibiyiz diyorlar.
Ayrıca şu son günlerde olan depremlerde insanın kafasını kurcalıyor şu son bir aydır yani Elâzığ depremi öncesi ve sonrası 200’ün üzerinde 6’nın üzerinde büyük deprem olmuş. Bu da bu sıklıkla uzmanlara göre çok olağan dışı bir şey imiş.
Haydi sonumuzu Allah hayırlı etsin.
KIRMIZI HALILAR İLE KARŞILANDI
Epeydir takipçilerimden, okurlarımdan uzak kaldım. Bunun böyle olmasını bende istemezdim maalesef bazı sağlık sorunlarım yüzünden böyle olması gerekiyordu; inşallah bundan böyle söz vermiş olmayayım amma daha sık yazabilirim.
Bu arada sesli, görüntülü ve yazılı medyayı bol bol takip ettim. Artık doldum, bu yazıyı da yazmasam patlayacaktım.
Sosyal medyaya bakıldığında o kadar çok anti Erdoğan propagandası var ki insan kendi kendine soruyor, bu adam bu kadar kötü ise neden çoğunluk onu seçti diye. Yoksa belirli bir azınlık biraz fazla bağırırsa kendinin, kendi sözünün daha çok dinleneceğine mi inanıyor? Yoksa böylelikle bir şeyler değiştirebileceğine mi inanıyor?
Bir zamanlar bir Türkiye başbakanı vardı Amerikan Başkanı Nixon tarafından Amerika’da kırmızı halılar ile karşılandı ve birkaç gün orada Krallar gibi ağırlandı, bu bağıranların birçoğu bu olayları bilmez. Oradan geri dönerken eline bir klasör dolusu ödev dosyası tutuşturuldu. Mesela bunlardan birisi Türkiye’de haşhaş ekme yasağı idi.
Döndükten sonra Nihat Erim’in sözleri dahi değişti misal verecek olursak: -“bugünkü Anayasa bir lükstür” hani birde o günkü Anayasayı düşünün, -“gerekirse demokrasinin üzerine şal örteriz” gibi.
Bugüne dönersek Problemler nedir? Şimdi farz edelim ki Tayyip Erdoğan şöyle davransa ve söylese: Ben yanlış yapmışım, ABD Bizi koruyacak ben S400 alımından vazgeçiyorum dese.
İkinci olarak bize terör koridoru ne gerek orada teröristler devlet kursun hatta şehit vermeden onların istediği yerden Türkiye’yi bölelim bize İsrail ve ABD göz kulak olur dese.
Üçüncüsü hatta biz Suriye’ye de karışmayalım Esed istediği kadar Müslüman öldürsün ABD Dur denecek zamanı bilir dese.
Dördüncüsü Duydunuz mu? bilmiyorum ABD Meclis kararı çıkartmış Akdeniz’de olası çıkacak Petrol veya Gaz hakkında. Bre saygısız Türk sahanlığında veya Türkiye’nin karantör olduğu Kıbrıs Türklerinin yeri ile senin ne ilgin var? Buraya ne denirdi bilmiyorum ancak teslimiyet için söylenecek bir söz de buraya bulunabilirdi herhalde.
Şimdi bu sosyal medyada bağıranlar acaba bu söylenenler olsaydı sesini, bağırmasını keser miydi? İstedikleri başkan acaba bu yukarıda yazılanlar doğrultusunda birisi mi olmalıydı? Vallahi bana sorarsanız: Ben söylenecek söz bulamıyorum biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki bize s400lerin ekmek su kadar önemli olduğu bir yerde daha hala birileri çıkıp bize s400ler ne için gerek yahu gibi laf edebiliyorsa ben bunlara karşı söylenecek söz, yazılacak kelime bulamıyorum. Çok merak ediyorum bu yazıyı okuyan arkadaşlar acaba siz bu duruma ne diyorsunuz?
.
Dur Evlat, Arkadaş Dur, Düşün!
Karar vermeden önce bak geri, görrr! Etrafı, ileri
Yol alabilmek için başkaları, eller, yani kendileri
Cahile atlatırlar Hendekleri yardırlar kaşıları, gözleri
Sonra zehir ederler sana, umduğun hayalleri, değeri.
Dur Evlat, Arkadaş Dur, Düşün!
Koru, sana Atan’dan miras kalan, bütün eserleri,
Onlar, özgürlüğün laik cumhuriyetin göz bebeği
Ebeveynler için ne zordu, Bunları elde etmeleri
Döktükleri Kan, Gözyaşı ve Hayattır, Verdikleri
Dur Evlat, Arkadaş Dur, Düşün!
Erkek, Kadın, Çocuk, İhtiyar, tutuşun elleri
İlerletir bizleri, bırakmaz hiç birimizi geri.
Evet, sağlam tutun elleri kopartmadan zinciri,
Dikkat et, giremesin o fitne aranıza dost gibi
Dur Evlat, Arkadaş Dur, Düşün!
Girmesin o görünen ikiyüzlü, zincirden içeri
Zeki ve ilimde üstün, âleme ispatla kendini
Bağımsızlık için hemen git, koş kap yerini!
Sayılan milletlerin arasında, yarışacağın yeri
Dur Evlat, Arkadaş Dur, Düşün!
Ülkene, ulusuna, böylelikle hem de kendine,
Sende kat, seni üstün kılan o mukaddes değeri!
Kullan İnisiyatifini yukarıda da dediğim gibi
Karar vermeden önce bak geri, gör! Etrafı, ileri
Dur Evlat, Arkadaş Dur, Düşün!
Hayrettin Aslan
Buradan: Baklan ilçesi Web sayfasına git
Google Search Console
|