Müslüman Ülkeler neden hep geri kalmış?

Köylü Görüşü

Belirli bir yaşa geldiğimden bu yana, yani kendimi bildim bileli sürekli kafa yormuşumdur. Acaba Müslüman Ülkeler neden hep geri kalmış? Batılılar ve gelişmiş ülkeler dediğimiz ABD. Gibi diğer ülkeler tarafından yönetilirler? Ve Ülkede önemli bir değişiklik yapılmak istendiğinde neden önce bu Ülkelerin rızası alınarak yapılır diye?

Aslında; eskiden Müslümanlar, bir sürü konuda dünyaya ışık tutmuş ve önemli buluşların altına imza atmışlardır, hem de çok geniş kapsamlı dallarda başarıları vardır. Bunlar: Uçak çizimleri, önemli harita çizimleri, bilim tarihçiliği ve Ameliyat aletleri gibi birçok buluşlar yaptılar. Mesela bunlardan birkaç tanesini daha sayacak olursak: Dünyadaki ilk Üniversite MS yapılan “Fatma El firhi” Üniversitesidir. Dokuzuncu YY da “Kitap El Jabr Wa’i Maqabala” adlı kitap yazılmıştır. Yani bizim bildiğimiz cebir. Sonradan Ülkedeki kütüphaneyi yakarak bu kitabı ve buna benzer bir sürü kitabı çalarak kendileri sanki kendi buluşlarıymış gibi bunu “al gebra” olarak yayınlamışlardır.  Başka bir örnek : “İbni El Heitham” gözün ışık saçarak gördüğü değil mevcut ışık yansımasını ters olarak algılandığını ispat etmiş, böylelikçe gözler için gözlük yapımının önünü açmıştır.

Peki, bu kadar akıllı Müslümanlara ne oldu da? Bu gün geri kalmış ülkeler arasında yerlerini almışlardır? Bu gün Dünyada bir milyar beş yüz milyon Müslüman yaşamaktadır. Bunların neredeyse yarıdan fazlası sömürge olmaktan daha yeni kurtuldular. Ancak önemli bir bölümü eskiden beri özgür idiler. Bunları yazarken bizzat çocukluğumda yaşadığım bir hikâye geliyor aklıma, onu Size anlatmak istiyorum.

Hikâye:

Eskiden köyümüzde şöyle gidilecek bir yer olmadığından, köyün delikanlıları, günde en fazla beş altı arabanın geçtiği şose yolu üzerinde gezerlerdi. Ben 10-11 yaşlarında idim, aynı yaşlarda Sabri isminde birde arkadaşım vardı. Önümüzde bizden en az 15 metre önde giden, askerlik çağına gelmiş 4-5 tane delikanlı gidiyordu. Epey ilerledikten sonra onlar bir noktadan geri döndüler. Biz de arkadaşımla en az oraya kadar gidip bizde oradan geri dönecektik. Hal böyle iken birkaç metre sonra onlar ile karşılaştık.

- İçlerinde birisi bana hitaben: sen nasıl oluyor da bununla geziyorsun sende haysiyet şeref yok mu geçen gün bu senin arkadaşın, köy içinde senin ablana küfür ediyordu.

- Sabri: yok ben küfür falan etmedim.

- Öteki: yalan söyleme lan ben de duydum, küfür ettin işte ya, neden inkâr ediyorsun. Derken diğeri söze karıştı bende duydum falan dedi.

- Ben: eğer o benim ablama küfür ettiyse bende onun anasını! … Diye küfürü bastım.

-  Hemen içlerinden birisi: o!.. duydun mu, bunu kan temizler, birisi bana böyle küfür etse ağzını burnunu kırarım. Dedi

Uzatmayalım iki dakika önce güllüm ballım birlikte gezdiğimiz arkadaşımla birlikte başladık kavga etmeye. Arada bir sanki bizi ayırıyorlarmış gibi, sırayla bir birimizi, bir ötekini tutarak bir birimize aşırı kuvvetli vurmamızı önlüyorlardı. Ancak birimiz ötekini haliyle onların istediği kadar vurabiliyordu. Bunlar böyle biraz eğlendikten sonra, bize başladılar öğüt vermeye lan iki arkadaş birbiriyle kavga eder mi hiç? Biz size şaka yapmıştık, hiç kimsenin küfür ettiği falan yok, haydi barışın bakayım dediler bizi tekrar barıştırdılar.

Bana göre yukardaki hikâyenin başka bir sürümünü, ecnebiler Müslümanlara uyguluyorlar. Burada belki Irağın durumu güzel bir örnek teşkil edebilir.

Önce bunlarda kimyasal silah var falan ayağı ile Saddam’ı eliminize ettikten sonra, haydi şimdi bir secime gidelim sizlere demokrasi getiriyoruz deyip. Seçime gittiler. Seçimden sonra hükümet kurulurken, bakın sizler ayrı mezheplerdensiniz parlamentoda ayrı ayrı temsil edilmeniz gerekir diye nifak tohumlarını ekip gittiler. Süte maya katarsan ne olur? Haliyle süt başka bir şeye dönüşür. Ancak neden bu kadar aptal davranıp bu nifak tohumlarını ektirmeye müsaade ettiler, işte bu akıl kârı bir şey değil.

 

Burada herkes eğitimsizlikten falan bahsediyor. Bu eğitimsizlikten falan değil. Müslümanların eğitim hususunu tam kavrayamadığından ileri geliyor. Bu gün isterseniz doktora tezi yapmış olun, koyun çobanının bir ıslıkla veya çeşitli şekilde ses çıkarıp bağırmasıyla koyunlara hâkimiyet sağlaması olağan üstü bir şeydir. İşte bu iş doktora tezi ile yapılamayacak kadar basit değildir. Demek ki her şeyde uzmanlık gerekiyor. Sen doktora yapıp bir çobanı aylarca yıllarca gözetler, davranışlarını hal ve hareketlerini bir kitap haline getirebilirsiniz. Hatta bir çobanlık okulu bile açabilirsiniz. Ancak asla o okula hiç gitmemiş bir çoban gibi, bir ıslık çalmayla veya bağırmakla koyunlara hâkim olamazsınız.

Avusturya da ehliyet aldım. Gittim bir sürücünü kursuna ikametgâh belgemi ve kimlik kartımı göstererek kayıt oldum. Hiç kimse bana sen okuryazar mısın? Diploman var mı diye sormadı. Girdim sınava ve ehliyetimi aldım. Türkiye’de diploma isteniyor. Koyun çobanında verdiğim misaldeki gibi bu bir beceri işidir. Öyle üniversite mezunları tanıyorum ki ehliyetini üç sefer imtihana girerek aldılar. Yanlış anlaşılmasın; ben burada Üniversite mezunlarını falan kötülemek istemiyorum. Onlarında üniversitede öğrendikleri ile mutlaka, kusursuz bir şekilde yapabildikleri işleri vardır.

 

Diyanet işleri başkanı Sultanahmet’te açıklama yapmış. İsraillilere Cenabı Allah cezasını verecektir. Ebabil kuşları yine kendilerini, gösterip inşallah Filistin bu savaşların galibi olarak bu savaşlar bitecektir diye. İşte bu. Belki böylesi fetvalar Müslümanların geri kalmasına sebep oluyordur. Ben bu duruma yorum yapmak istemiyorum. Artık işimiz ebabil kuşlarına kaldıysa, haydi hayırlısı.

 

Şimdi ismini hatırlamıyorum. Lisede bir tarih öğretmenimiz vardı, bize Yunanlıların çocuklarına okullarda Türk düşmanlığı öğrettiğini söylemişti. Şimdi anlıyorum. Onlar sadece Yunanlılar değil, tüm Avrupa imiş. Sadece Türkler değil tüm Müslümanlar imiş. Osmanlının yıkılışında, Türklerin kendi vatanlarında petrol arayamaması veya kendi vatan toprakları içinden geçen boğazlarda hâkimiyetin kendi ellerimizde olmaması, hep bu batı güçlerinin inisiyatifiyle olmadı mı?

İşte bu gün bakıyorsunuz, Mısırda askeri darbe oldu. Abdulfettah El Sisi’ye bakıyorsunuz. Bu adam kim? Neyin nesi de? Böyle bir şeye cüret edebiliyor diye. Görüyorsunuz Tırnak içinde; hiç kimse. Bir de bakıyorsunuz arkasında birileri var o sadece bir Maşa imiş. Hemen darbenin arkasından başta Arabistan, İngiltere ve ABD tebrik ediyor ve desteklediklerini beyan ediyorlar.

Yeniden Irak’a gidelim şimdi Irak’ta İşid diye biri çıktı ilk etapta kendi kendime sordum kim bu adam acaba? Irak’ı kurtaracak mı? Bizim Türkiye’de ki Malkoçoğlu veya kara Murat gibi birisimi diye kendi kendime düşünmekten de alamadım. Bir anda bir baktım ki adamın sanki bir askeri birliği var tüm Askeri teçhizatı ile birlikte. Kendi kendime sordum bir adam bu kadar silaha nasıl sahip olabilir? Bu işin içinde bir iş var diye düşünmeye başladım ve üç gün sonra her şey ortaya çıktı. o da bir maşa imiş. Başta Suriye, Arabistan, İran, Çin hepsi adamın arkasındaymış yani onların Maşasıymış. Amerika’dan da açıklama geldi İşid Irak’a denge politikası getirecek ve biz de Iraktaki denge politikasını destekliyoruz diye.

Şimdi gelelim kendi ülkemize Türkiye’nin içerisinde İşid’e benzer daha çok kendisini satmış, başkasının adamı olmuş, aslında Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkisini kesmiş insanlar var bunların sayısı hem Mısır’dakinden, hem Suriye’dekinden, hem de Irak’takinden daha fazla. İçimize sızmışlar hem de harıl harıl çalışıyorlar. Önce Kürtler ile denediler ardından gezi olayları ile denediler yine ardından Aleviler ve Türkiye’yi İsrail ile savaşa sokmakla deniyorlar. Henüz başaramadılar ancak bir gün olur da başarırlarsa bu Mısır gibi, Irak gibi olmaz Türkiye’yi beşe bölerler, ona bölerler. Neden halâ bölemediklerini düşündüğümde tam olarak çözemiyorum. Bunun sebebi hükümetin dik duruşu olabilir veya Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içerisindeki kurumların belki daha köklü, daha yerleşik veya güçlü olduğundan da olabilir. Burada paralel yapıdan, Türkiye’de ki hukuk, hukuksuzluk savaşından, paralel polislerden, savcılardan falan hiç bahsetmiyorum.

Burada Müslümanlar neden geri kaldı diye sorulduğunda, hemen her kokunun, her gürültünün, her esen rüzgârın arkasından gidilmemesi gerektiğini öğrendiğimiz zaman en azından Müslümanların içerisinde güzel Türkiye’miz geri kalmamış refaha kavuşmuş, parmakla gösterilen bir Müslüman Devlet olarak ayakta kalabilir diye düşünüyorum.

 

 

 
Bugün 4 ziyaretçikişi burdaydı!
koylugorusu.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol